Gerçek Şans

Gizem ve ailesi memleketi Edirne’ye gitmek için yola çıkmışlardı.

Gizem bu mevsimde gittikleri bu yolu çok severdi. Etraf ayçiçekleriyle dolu olurdu. O tenine çarpan sıcak hava çok hoşuna giderdi. Tam bir sıcak iklim insanıydı. Babası da gördüğü her Ayçiçek tarlasında dururdu. Fotoğraf çekilirlerdi, çeşmede elini yüzünü yıkarlardı. Annesi bir süre sonra her köşede durmalarına çok sinirlenirdi.

“Geç kalacağız hızlanın biraz.“ derdi. Gizem ve babası ise hala doğayı keşfetmeye devam ederlerdi. Gizem her zaman annesi ve babası arasındaki bu farka çok şaşırıyordu. Nasıl olur da yıllardır evli olup bu kadar zıt olabilirlerdi. Babası bu kadar eğlenceliyken annesi nasıl olur da bu kadar sinirli ve sıkıcı olabilirdi.        

                      

Arabaya geçtikten bir süre sonra Gizem başını cama yasladı, mis gibi güneş ona doğru vuruyordu. İçini sımsıcak yapmıştı. Usulca gözlerini kapattı ve düşünmeye başladı. Kafasının üstünde bir konuşma baloncuğu açılır gibi birkaç görüntü gelmeye başladı gözünün önüne…

En yakın arkadaşı Çağla, o aile konusundan ve maddi konudan çok şanslıydı. İstediği her imkâna ulaşabiliyordu. Ama Çağla hiçbir zaman kendi kararını veremiyordu babası onun adına her şeyin kararını veriyordu. Çağla bu durumdan çok şikâyetçiydi ama gene de hiçbir zaman babasının bu tavırlarını önleyecek bir şey yapamıyordu.

Diğer arkadaşı Elif aklına geldi. O da maddi konudan çok şanslı değildi, çok yüksek kazançları yoktu ama çok güzel bir kızdı ve ailesi çok huzurluydu. Birbirleriyle çok iyi anlaşır, annesi de babası da hep onun yanında olurdu.

İlkokul arkadaşı olan Nil aklına düştü. Onun ailesinin durumu çok iyiydi kendi içlerinde de çok iyi anlaşırlardı, Nil bir sürü arkadaşa sahipti. Hepsiyle çok iyi anlaşırdı ama onun da küçüklükten beri hep sağlık sorunu vardı. Ne hastanelere gittilerse de sağlık problemi çözülemedi. Her hafta hastaneye gitmesi gereken bir durum oluyordu.

Ve böyle birçok arkadaşını daha düşündü Gizem…      

                      

Sonra kendisini düşündü. Aile konusundan çok şanslıydı. Onu çok seven bir ailesi vardı. Derslerinde de az çok başarılıydı. Sağlıksal bir problemi bu yaşına kadar çok fazla olmamıştı. Ama onun da içsel olarak çözemediği birkaç sıkıntısı vardı. Hep çok düşünürdü sürekli bir anlam arayışı vardı.

Hayatta mükemmellik yok.

Kimsenin mükemmel bir hayatı yok. Her konuda tam olan bir insan yok mu? Hep bir yerde avantajlı olurken bir yerde de dezavantajlı oluyor. Bunun tüm imkânları var dediğimiz kişi gerçekten de tüm imkânlara sahip mi? Bu hayatta çok güzel imkânlara sahip olarak gördüğümüz kişilerin de illaki bir problemi oluyor mu? Bazıları maddi konu da iyiyken, bazıları sağlık problemi çekmiyor, bazıları aile konusunda çok şanslı olurken bazıları güzellik konusunda çok avantajlıydı. Aile ilişkileri iyi olanın maddi durumu iyi değildi, maddi durumu iyi olanın sağlıksal bir problemi oluyordu…                           

Peki, gerçekten bizim kendimizde ‘ŞANS’ olarak gördüğümüz şeyler bu hayattaki gerçek şansımız değilse?

Asıl dezavantajlı kısmımız ‘çok şanslıyım’ dediğimiz kısımda başlıyorsa?

Her şeyin aslında çok adaletli bir biçimde dağıtıldığını fark etti. Her avantajla birlikte insana dezavantaj da veriliyordu. Ve her dezavantajın da bir avantajı oluyordu.

Peki ya kendimiz için ‘bu konuda yeterli imkâna sahip değilim’ dediğimiz yerler bizim kazanç noktamızsa?

Öyleyse insanoğlunun ‘Gerçek Şansı’ aslında ne?

Bu düşüncelerle boğuşurken içini ısıtan güneşle Gizem uyuya kaldı…

                                                                                 ***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

 İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

***

"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri,

En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi.

Aynadaki kişi!

Tek başına neler yapabileceğini keşfet!"

Yahya Hamurcu

***