Bir Hayalin Kapısını Açmak

   

Bir Hayalin Kapısını Açmak


Ahmet, yıllardır aynı döngünün içinde yaşıyordu. Sabah, daha güneş doğmadan evden çıkıyor; akşam, yorgun bir bedenle ve yorgun düşmüş hayallerle dönüyordu. Çalıştığı fabrika gürültülüydü, ağırdı; ama asıl yük Ahmet’in omuzlarında değil, içinde biriken özlemdeydi. Her gün, makine seslerinin arasında bir düşünce dolanırdı zihninde: “Bir gün kendi işimin patronu olacağım…”


                                                                              

 

Ahmet kararını vermişti. Her ay aldığı maaştan küçük bir kısmı kenara ayırmaya başladı. Tatillerden vazgeçti. Lüksten uzak durdu. Hatta bazen ihtiyaçlarını bile erteledi. Hayali netti: Bir giyim mağazası açacaktı.

Zaman geçti. Hayal büyüdü. Ahmet biriktirdi. Mağaza açabilecek seviyeye geldiğinde heyecanı gözlerinden okunuyordu. Bir dükkân kiraladı. Rafları yerleştirdi, tabelalar asıldı, ürünler dizildi. Açılış günü yaklaştıkça içi kıpır kıpırdı. Ailesi, dostları onun yanındaydı.

O gün, Ahmet’in gözleri parlıyordu. Yıllardır içinde taşıdığı hayali, ilk kez elleriyle tutuyordu.

Ama hayat, her zaman hayal ettiğin gibi ilerlemez. Günler geçti… Raflar yerli yerindeydi, vitrin pırıl pırıldı. Ama ne gelen vardı ne soran.

 


Ahmet, boş dükkânın ortasında bir başına kalmış gibiydi.

İçini sessiz bir hüzün sardı.

“Bu muydu hayalim?” diye sordu kendine.

Tam da vazgeçmeyi düşündüğü anlardan birinde durdu ve düşündü:

Bir çocuk doğar doğmaz yürür mü? Hayır. Önce emekler. Düşer, ağlar, tekrar kalkar. Deneye deneye güçlenir. En sonunda yürür.

Ahmet, dükkânının da yeni doğmuş bir çocuk gibi olduğunu fark etti.

İlgilenilmesi, sabredilmesi, büyütülmesi gerekiyordu.

Müşteri gelmese de her sabah erkenden kapısını açtı. Rafları düzeltti. Camları sildi. Ürünleri elden geçirdi.Bazen kendine mırıldandı: “Bugün biri gelmese bile… yarın mutlaka biri gelecek.”

Ama çevresi bunu anlayamadı.

“Ne uğraşıyorsun, bırak bu işleri. Ne güzel her ay maaş alıyordun.” diyenler oldu.

Ahmet’in aklına çıraklık günleri geldi.

Sanayide, daha 17 yaşındayken işe başladığında ona çay taşıtırlardı, bulaşık yıkatırlardı. Her yere temizlik yaptırırlardı. 

                                                                                   

Bazen bağırılırdı, bazen saatlerce yaptığı iş “olmamış” denip yeniden yaptırılırdı.

Ahmet hiç şikâyet etmemişti.

Çünkü bilirdi: Her ustalık, bir çıraklıkla başlar.

Yemeği pişirmeden yemezsin. Önce ateşe koyarsın. Sabredersin. Beklersin. O zaman lezzet gelir.

Tıpkı ticarette olduğu gibi…

Her gün yeniden başlamak, müşteri gelmese bile dükkânı açık tutmak, yılmadan devam etmek…

İşte gerçek ustalık buydu.

Ahmet, aynanın karşısında kendine baktı.

Ve gözlerinin içine söyleyerek fısıldadı:

“Hayat seni elemeden, kendini eleme.”

 

                                                                                   ***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

 İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir""İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

***

"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri,

En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi.

Aynadaki kişi!

Tek başına neler yapabileceğini keşfet!"

Yahya Hamurcu

***















Yorumlar

  1. İnsanın içinde olduğu durumu doğru tanımlaması ne ka dar kiymetli, iyi ki;))

    YanıtlaSil
  2. Nurcan Küçüksöz24 Temmuz 2025 22:40

    Ellerinize sağlık kaleminize kuvvet :)
    Ne şık ve tanımlamanın önemini, bedelin şifasını ve ustalığın marifetini, sistemini aktaran bir makale olmuş MaşALLAH:)
    " Hayat seni elemeden sen kendini eleme"

    YanıtlaSil
  3. Hayat seni elemeden sen kendini eleme tam bir motto cümleymiş... Kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil
  4. Gerçekten de öyle
    Hayat seni elemeden sen kendini eleme. Emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  5. Kişi vazgeçmezse her çıraklık ustalığı eriyor. İnsana kaybettiren hep acelecilik oluyor...

    YanıtlaSil
  6. Neyi neden yaptığını bilmek...inanmak... sabretmek...:) Ne güzel aktarılmış 🤍

    YanıtlaSil
  7. İnsan bildikçe, bildigiyle hareket ettikçe çok baska başarılara imza atabiliyor. Çünkü her zaman baskılar olur. Bu baskılarla başa çıkabilmek ne yaptığını neden yaptigini bilmekle mümkün. Hiç bilen ile bilmeyen bir olur mu? Ellerinize sağlık

    YanıtlaSil
  8. Yeter ki zorluklar karşısında vazgeçme.. Kaliteli çırak olmak.. Yazınız için teşekkürler..

    YanıtlaSil
  9. Gerçekten de amacına ulaşmış bir yazı… tebrik ediyorum , emeği geçenlerin emeğine sağlık

    YanıtlaSil
  10. Vazgeçme , devam et ..

    YanıtlaSil
  11. Tuğçe 🌻21 Ekim 2025 11:03

    Yılmadan yıkılmadan hedefe odaklanmak ne kadar kıymetli. Oysa çevremiz öyle miii? Daha mı iyi oldu? Ne gerek vardı şimdi yeni işe? Ne güzel işin vardı, salla başı al maaşı... En zoru da çevremizdekilerin olumsuz yorumlarıyla mücadele etmek. Ne mutlu hayallerinin peşinden koşana. Ahmet gibi gayret edenlerin yolu açık olsun....

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar