Bu İş yeri Bozuk!

                                     

Bu İş yeri Bozuk!

Nisan ayının tatlı esintisi ile uyandı Rana. Hava ne sıcak ne de soğuktu. Baharın esintisi, kuşların cıvıltısı Rana’nın daha dinç uyanmasını sağlamıştı…

Sabahları uyandıktan sonra evinin yakınlarındaki parkta yürümeyi çok severdi. Bugün çıkmadan önce kahvesini yaptı, ajandasına baktı ve kendisini dışarı attı.

Sanki tüm mahalle dışarıdaydı. Hava soğukken hiç böyle olmazdı. Bahar gelince çoluk çocuk herkes kendisini dışarı atmıştı.

Kulaklığını taktı ve başladı yürümeye.                                                                                                                                                                                                                           

                                                                                      



Uzun zamandır iş yeri, iş yerindeki arkadaşları ile ilgili kafasında çok soru vardı Rana’nın. Çalışıp mesleğini yapabilmek için bu işi çok aramıştı zamanında. Ama işler şimdi öyle gitmiyordu.
İş yerinde sıkılıyor, arkadaşlık edecek kimseyi göremiyor, öğrencileriyle de pek iletişim kuramıyordu.
Derslerde en az öğrenciler kadar o da çıkış saatini bekliyordu. “Acaba bugün ne yaptırsam da öğretsem?” değil de “Acaba bugün ne yaptırsam da vakit geçse?” diye giriyordu derslere.
Bu da onu her geçen gün daha da isteksizliğe itiyordu.
“Acaba ben öğretmenlik mesleğine uygun değil miyim?” gibi düşüncelere boğuyordu.
 
Kulaklığında tıngır mıngır çalan şarkının ardından hareketli bir şarkı çalmaya başlayınca Rana’nın da zihni dağıldı.
Bunu bu kadar çok düşünmek istemiyor ama yine de düşünmeden de edemiyordu.   
                                                                                       
                                                                               

Yürüyüşünü tamamladıktan sonra biraz parkta oturmak istedi. Üç beş çocuk kum havuzunun etrafına dizilmiş kumdan kale yapıp birleştirmeye çalışıyorlardı. Bir süre takılı kaldı Rana onlara. Bir tanesi vardı ki aralarında en büyük olanları, diğerlerinden daha ustaydı. Adeta inşaat yapıyor titizliğiyle yapıyordu ve diğerlerini de yönlendiriyordu.

Bir tanesi ise, muhtemelen aralarındaki en küçükleri, pek onu dinlemiyor ya da dinlese de yapamıyor gibiydi. Büyük olan ise sabırla anlatıyordu her seferinde.

“Bak Umut, çok su dökersen çok cıvık olur tutmaz. Çok az koyarsan da kum bu, dağılır.” diyordu.

Umut bildiğinden şaşmıyordu. Ya çok su koyuyor tutturamıyor ya da az koyup dağıtıyordu.

En sonunda dayanamadı ve “Ben oynamıyorum Ahmet abi! Yapıyorum yapıyorum olmuyor! Bu kum bozuk!” deyip kum havuzundan çıktı.

Çok morali bozulmuştu Umut’un.

Rana tebessümle izledi olanları. “Elbette olmaz küçük adam, hiç sebeplerini değiştirmiyorsun ki… Nasıl olsun?” diye geçirdi içinden.

“Aynı şeyleri yapıp nasıl farklı sonuç beklerdi ki insan…” dedi ve yine iş yeri düştü aklına.

Uzun uzun daldı sonra.                                           

                                                                                      



Acaba o da Umut gibi mi yapıyordu? İş yerine aynı şeyleri yapıp yapıp sonra da “Ben gidiyorum! Bu iş yeri bozuk!” mu diyordu?

Bir anda gerçekten farklı kişiler ve mekân ile aynı senaryonun içerisinde buldu kendisini. İnsan sonuçlarının değiştirmek istiyorsa sebeplerine bakmalıydı.

İyi bir öğretmen olmak istiyorsa oraya hangi yoldan gidilir ona bakmalıydı.

Rana heyecanla kalktı oturduğu banktan… Minik bir çocuktan, bir kum havuzundan neler öğrenmişti bugün.

Hemen eve gidip neler yapmalıydı bu sonucu değiştirmek için ona bakmalıydı…

                                                                                  ***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

 İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir""İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

***

"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri,

En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi.

Aynadaki kişi!

Tek başına neler yapabileceğini keşfet!"

Yahya Hamurcu

***



























































 




 







Yorumlar

  1. Hiçbir tesadüf yok , bütün karşılaştığmız olayler lehine olarak hayat bizi şahit kılar .

    YanıtlaSil
  2. Kolayı istiyor insan,
    Zahmet çekmeden sonuca ulaşmak...
    Belki ulaşan da vardır ama vardığı yerde kalabilen yoktur.
    Bedelsiz verilen herşey almaya gelir...
    Bedelini sev, sebeplerini oluştur ve sabırla bekle.... hiç ummadığın şekilde kilitlerin açıldığına şahit olacaksın

    YanıtlaSil
  3. Hayat problemlerimizin çözümünü böyle bir film gibi izletiyor insana, ne mutlu anlayana :)

    YanıtlaSil
  4. Hayat deneyim transferi almak ve şahitliklerimizi irdeleyerek kendimizi geliştirmek için her gün karşımıza pek çok örnek çıkarıyor. Görebilmek dileğiyle…
    Kaleminize sağlık hocam ♥️

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar