Gerçek Mutluluk Nerede?

                            

Gerçek Mutluluk Nerede?

Pınar, 28 yaşında çok güzel bir işte çalışan iyi paralar kazanan bir kızdı. Lisedeyken hep bugünün hayalini kuruyordu, özgür kız olmak…

Şimdi kendi parasını kendi kazanan, ailesinden ayrı tek başına yaşayan biriydi. Yıllardır bunlara sahip olmak için çalışmıştı.

“Ah bu aile evinden bir kurtulsam her şey yoluna girecek.” diye teselli veriyordu hep kendine. Şimdi güzel paralar kazanıyordu ve arkadaşlarıyla istediği gibi harcıyordu.                                                                                                                                                                                                                                                                                                             

                                                                                         



Arkadaşları yoğun olduğu zaman hafta sonu izin günlerinde evde tek başına kalıyordu. Bu tek başına kaldığı günlerde içi sıkılıyordu. Ailesi ile geçirdiği günleri hatırlıyordu ve içinde tanımlayamadığı bir burukluk hissediyordu. Ama zaten çoğunlukla arkadaşlarıyla olduğu için o kalabalık kafelerde, gezdiği yerlerde aklına gelen bazı soruları yok ediyordu zaten. İçi sıkıldığı zamanda kendisini alışverişe veriyordu. Yeni ne varsa Pınar’ın evinde görülüyordu. İçine sıkıntılar geldikçe, içi huzursuz oldukça girip kıyafet, makyaj malzemesi, çanta, tabak, bardak o dönem ne popüler edilmişse alıyordu. Hatta bazen o kadar çok alışveriş yapardı ki bakiyesinin eksiye düştüğünü görürdü. Ama o zaman da “Amaaan, neyse nasıl olsa diğer ay kapatırım!” diye düşünüyordu.

Mutsuzluğunu gidermek için daha da alışveriş yapıyor, arkadaşlarıyla daha da dışarı çıkıyordu. Bu böyle aylar sürmüştü. Ama artık onun içini bunlarda tatmin etmemeye başlamıştı.                                                                                                                                     

                                                                                      

                                       

“Ne yapsam ki? Acaba biraz daha mı alışveriş yapsam?” diye düşünüyordu. Ama bakiyesinin maaşından da eksiye düştüğünü görünce bu işin içinden çıkamayacağını anladı. Aylardır yemesi, içmesi, alışverişi ve neredeyse her gün arkadaşlarıyla dışarıda olması fena halde sarsmıştı Pınarı. Üç maaşını direkt borçlara yatırsa bile hala açık kalıyordu diye hesap etti.

Kendi iç huzuru da artık dibi sıyırıyordu. “Artık yalnızlıktan öleceğim” galiba diye düşündü.

Eskiden olsa aile evine gelir kardeşiyle bir iki şakalaşır ona sataşır, annesinin ne yemek yaptığına bakmak için mutfağa girerdi hemen, mutfakta annesiyle oturup Türk kahvesi eşliğinde okulunun nasıl geçtiğini konuşurlardı. Annesi biraz karışırdı Pınara, odasını toplamasını isterdi eve çok fazla kargo gelmeye başladığı zaman “Kızım paranı biriktir, altın al bak bu iyi günlerinin kötü günü de olur.” diye söylenirdi hep. Pınarda bunlardan bıkıp ayrı eve çıkmıştı aslında.

Ama şimdi yalnız kalınca tüm bu olaylar aklına geldi. Aslında annem benim kötülüğümü düşünmüyormuş diye düşündü. “Keşke annemi dinleyip paramı biriktirseydim şimdi böyle borç batağında olmazdım.” diye düşündü. “Hem bu eşyaların hiçbiri beni mutlu etmiyor, iki gün sonra hepsinden hevesim geçip gidiyor.” diye düşündü kendi kendine.

Annesine kocaman bir çiçek alarak onu ziyarete gitmeye karar verdi. Annesi tüm sıcaklığıyla karşılamıştı onu. Eski günlerde ki gibi karşılıklı oturup Türk kahvelerini içtiler. Pınar bu sıcaklığı özlediğini fark etti. Aldığı hiçbir kıyafet, çanta onu burada içtiği bir kahve kadar mutlu etmemişti. Bir yandan annesiyle konuşurken bir yandan da bunun hissini yaşıyordu.

Buradan güzel kararlarla döneceğinin farkındaydı. Eve geldiği gibi fazla olan eşyalarını ayırmaya başladı. Bazı eşyaların etiketi daha üzerinde duruyordu. Bunları bağış yapabileceğini düşündü. Alışveriş yaptığı bazı uygulamaları silmeye karar verdi. Güzel güzel hediye paketleri alıp daha hiç kullanmadığı eşyaları paketlemeye başladı ve bunları yetimhaneye götürebileceği aklına geldi. Giderken de çocuklar için balonlar, meyveler, minik minik hediyeler aldı.    

                                                                                       


Çocukların yanına girdiğinde ilk biraz yabancılık çekti ama sonrasında kaynaşmaya başladı. Onlarla meyve yiyip, oyunlar oynadı. Annesiyle otururken ki aynı his şimdi de gelmişti.
“Nasıl böyle olabilir.” dedi kendi kendine. “Binlerce liralar döktüğüm şeylerdense burada oturup çocuklarla oyun oynamak nasıl beni daha mutlu edebilir.” diye düşündü.
Mutluluk algısını çok yanlış yere koyduğunu fark etmişti.
İşte gerçek mutluluk böyle şeylerde olduğunu fark etmişti.
Anneyle içilen bir kahvedeydi gerçek mutluluk.
Çocuklarla oynadığı saklambaçtaydı gerçek mutluluk.

                                                                                 ***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

 İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir""İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

***

"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri,

En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi.

Aynadaki kişi!

Tek başına neler yapabileceğini keşfet!"

Yahya Hamurcu

***















































 




 
















Yorumlar

  1. Pamuk gibi oldum:) 🧶

    YanıtlaSil
  2. Mutluluğu tüketimle yakalama şansı olmadığına güzel bir örnek yazı ;))

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel bir yazı olmuş emeğimize sağlık.

    YanıtlaSil
  4. Mutlu Ökegil14 Mart 2025 20:50

    Üretimlerimizin tüketimlerinizden kat kat fazla olduğu hayatlar ancak bizi gerçek mutluluğa götürür diğer her şey ise sadece anlık hazlar verir…
    Mutluluğu daim olanlardan olmak dileğiyle…
    Kaleminize sağlık hocam 🌸

    YanıtlaSil
  5. bazen olayların icinde neyi neden yaptigimizi anlayamıyoruz, yanlış kararlar alabiliyoruz... biraz dursak, olayın icinden cikip bütüne baksak aslında gercekleri görebilme yetisi hepimizde var

    YanıtlaSil
  6. Tüketimle mutluluk çok kısa bir an…aslında insan yanlış yolla mutlu olmaya çalıştığı zaman zararlı bir alışverişte hep

    YanıtlaSil
  7. Kaleminize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  8. İnsan somutta tükettikçe soyutta da tükettiğini fark edebilseydi keşke

    YanıtlaSil
  9. kavram biliminin önemi...

    YanıtlaSil
  10. İçimiz ısındı, teşekkür ederiz. :)

    YanıtlaSil
  11. İnsanı gerçekten almak değil. Birileriyle paylaşmak mutlu ediyor. Çok güzel anlatılmış...emeğinize sağlık...

    YanıtlaSil
  12. Kaleminize sağlık gerçek mutluluğu bulanlardan olmak dileği ile🤍

    YanıtlaSil
  13. Kendimiz için tükettikçe tükeniyoruz, birileri için bir şeyler yaptıkça ise çoğalıyoruz, anlam kazanıyoruz.

    Bu cümle, bencilliğin yıkıcılığına karşı paylaşmanın ve hizmetin insana kattığı derinliği çok güzel özetliyor. Dilersen bu düşünceyi daha da geliştirip kısa bir yazıya dönüştürebilirim. İster misin?

    YanıtlaSil
  14. Sahi neydi mutluluk ?

    YanıtlaSil
  15. İnsan mutluluğu tüketimde arar ama mutluluk yapıp ettiklerimizde demekki. Elinize sağlık:)

    YanıtlaSil
  16. bir kadının bozulduğunun ilk işareti alışverişte artış diyebilir miyiz? :)

    YanıtlaSil
  17. Yıllardır aradığımız mutluluk nerede? Kimde?
    Oysa mutluluk aradıklarımızda değil, bulabildiklerimizde görebildiklerimizde duyabildiklerimizde gizliymiş.

    YanıtlaSil
  18. Kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  19. Düşünsenize sağlık

    YanıtlaSil
  20. Mutluluk sahip olduklarımızı görebilmekte gizliymiş

    YanıtlaSil
  21. “Mutluluk içimizde” denilen bu olmalı :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar