Ekmeği Kim Alsın?
“Erkek adam dediğin tornavidayı alır eline yapar çeşmeyi!”
Eline tornavidayı almış çeşmeyi yaparken kendi kendine söyleniyordu Leyla. Evlendikleri günden beri evde bir sorun çıksa tek ilgilenen Leyla oluyordu.
Çamaşır makinesi mi bozuldu, ustayı arayan Leyla.
Odanın duvarı mı boyanacak elinde fırçayla Leyla.
Elinde poşetlerle pazardan dönen Leyla.
Rıfat işten döndüğünde adeta o koltuğun içine gömülür, elinde kumanda şekerleme uykusuna geçerdi. Evin tüm ihtiyaçlarıyla neredeyse Leyla ilgilenirdi. Kendini evin sadece annesi değil aynı zamanda babası gibi de hissediyordu. Kendi anne ve babası geldi aklına.
Evde tadilat gerektiren bir durum oluştuğunda babası gider getirirdi ustayı. Annesi hiç muhatap olmazdı ustayla.
Babası pazara annesi olmadan gitmezdi. Fakat poşetleri taşıması için yanlarında çocuklarını da götürürdü. Annesinin pazar poşetleri taşıdığına hiç şahit olmamıştı.
Evde boya badana işleri yapılacaksa babası ilgilenirdi. Ve tüm güç gerektiren işler babasının evde olduğu zamanlarda halledilirdi.
Ne oldu da evin babasının yapması gerekenlerini Rıfat değil de Leyla yapar olmuştu?
Tornavidayı bıraktı ve duvara yaslanıp düşünmeye başladı. Zihni evliliğinin ilk zamanlarına gitmişti. Evlerine ekmeği Rıfat değil, babası alırdı. Evleri kayınpederinin çarşıya gidiş dönüş yol güzergahı üzerindeydi. Kayınpederi her akşam ekmek alışında onlara da fırından sıcak ekmek alırdı. Evine dönerken de Leyla'lara bırakırdı. Sadece ekmek mi? Pazar alışverişlerini de kayınpederi yapar evlerine bırakırdı. Önceleri “Ne iyi kayınpederim var, ekmeğimizi bile düşünüyor.” diye çok mutlu olurdu. Sonra bir kış günü karlı havada, hamile haliyle ekmeği kendisi alırken bulmuştu kendini. Rıfat sabahları ekmek almak için o sıcak yatağını terk etmiyordu.
Başka bir eve taşındıklarında ise güzergah baba evine ters olduğundan artık alışverişi kayınpederi yapmıyordu. Ekmekleri evden birinin alması gerekiyordu, peki kim alsın? Rıfat hiç üzerine alınmamıştı. Evin tüm ihtiyaçlarını gideren artık Leyla'ydı.
Rıfat’a biraz serzenişte bulunsa kendisinden şu cümleleri duyardı. “Babam şu tornavida şu pense oğlum, der, aletleri öğretir ama zarar verir diye hiç elime vermezdi. Bize iş yaptırmaz sürekli ders çalışmamızı isterdi. Memurluk dışında başka meslek tanımazdı babam. Babamın istediği oldu ve üç kardeşde babam gibi öğretmen olduk.”
İnsan, sorumlu olduğu bedelleri ödemediğinde ve kendi yapması gerekenler başkaları tarafından üstlenildiğinde rahatlık tuzağına düşer. İnsanın bu hayatta güçlenip marifetlenebilmesi için bedel ödemeye ihtiyacı vardır. Bir baba çocuğunu yetiştirirken ona yaşına uygun bedeller ödettiğinde çocuk güçlenmeye başlar. Bir çocuğun sofraya ekmek sepetini götürmesi bir bedeldir. Pazardan dönerken çocuktan poşeti taşımasını istemek bir bedeldir. Bir erkeğin sadece faturayı ödemesi değil, bozuk ampülü söküp takması bile bir bedeldir. Ekmeği alması bir bedeldir.
Rıfat’ın da bu hayattaki bedellerini önce babası sonra Leyla üstlenmişti. Peki şimdi Leyla ne yapsın?
İnsanı rahatlık tuzağından çıkaran şey ödediği bedellerdir. Bir insanın dününden daha iyi olmasını isteyen ona bedel ödetir. Bedel aslında insanın şifasıdır.
***
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.
"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.
Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.
***
"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri,
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi.
Aynadaki kişi!
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!"
Yahya Hamurcu
***
İyilik zannettiğimiz şeyler insanları rahatlık tuzağına itiyor maalesef…
YanıtlaSildüştüğümüz tuzakları deşifre eden bir yazı olmuş kaleminize sağlık
YanıtlaSilBedel insanın şifası… insan yetiştirirken en önemli konu bu belki de günümüzde en yapılmayan da… kaleminize sağlık
YanıtlaSilGerçekten böyle rahatlık en büyük tuzak
YanıtlaSilNerede ne yanlışlar yaptığımızı birde onu nasıl toparlayacağımızı gösteren bir yazı olmuş..
YanıtlaSilKaleminize sağlık.
Bedel bedel bedel… Herşey ona çıkıyor. Emeklerinize sağlık
YanıtlaSilO zaman ne diyoruz. Seven sevdiğine bedel ödetsin dostlar…
YanıtlaSilLeyla’da kendimi gördüm.. elinize sağlık faydalı bir yazı olmuş..🌸
YanıtlaSilBedel insana en iyi gelen şey... RABbimiz beyazda ödediğimiz bedelleri kabul etsin doğru yere bedel ödememizi nasip etsin... Kaleminize sağlık. 😍
YanıtlaSilTüm kilitli kapıların anahtarı bedel.. Ne güzel yazmışsınız.
YanıtlaSilBedel bedel bedel. Çözüm yolumuz bedel. İnsanı yetistirirken, bir fikri geliştirirken, yolu hep bedelden geçiyor. Bizler ise kadınsi bedel ile erkeksi bedeli birbirine karıştırmış, rolleri değiştirmiş. Öyle ki zannediyoruz ki çoğu zaman ne iyi iş çıkartıyoruz. Başımıza iş açtığımızin farkında bile değiliz. Kalemine sağlık hocam
YanıtlaSilBedel ödenmek de bedeldir
YanıtlaSilBedel ödetmekte bir bedel…
YanıtlaSilBedelsiz hayatta olmuyormuş. ALLAH bedelleriniz kabul eylesin
YanıtlaSilKadın veya erkek karşı cinsin görevini üstlenince sonuç nerelere varıyor! Ah bir bilsek...
YanıtlaSilBelki de aynı çocuk gibi yeniden başlamalı adım adım. Gerçekten bedel insanın şifası, hayata karşı güçlü durma şekli. Yeter ki doğru bedeller ödeyelim... Kaleminize sağlık... :)
YanıtlaSilBedel ne kadar önemliymiş. Hayatta bedelsiz gelen herşey probleme dönüşüyormuş meğer.
YanıtlaSilHakikaten bedel insana iyi gelen bir şey bir bilebilse insan... sevdiklerinin alır mıydı bedelini🌻
YanıtlaSilHayatın sırrı bedel bedel bedel.. Ne kadar önemliymiş meğer..
YanıtlaSil