Bu Problem Kimin?
Bu Problem Kimin?
Sibel ailenin en küçük kızıydı. Beklenmeyen bir anda dünyaya
gelen sürpriz bebek…Ailenin göz bebeği... Ablasının ise oyuncak bebeği…
Sonralardan doğmanın neredeyse tüm avantajlarını yaşıyordu.
Ne istese alacak sadece anne babası değil, bir de ablası vardı mesela... Evin
en küçüğü olduğu için tüm yaramazlıkları, tüm şımarıklıkları idare ediliyor,
hoş görülüyordu...
- Canının istemediğiyle konuşmuyor...
- Canının istediğini aldırıyor...
- Canı istemezse uyumuyor...
- Canı isterse yemek yiyordu...
Ablası ile Sibel arasında yaş farkının fazla olması, ablasının ona anne gibi davranmasına neden oluyordu. Giyecekleri, yiyecekleri hatta ödevleri ile de ilgileniyordu. Veli toplantılarına da hep ablası gidiyordu. Annesi ise ablasının yetişemediği yerde devreye giren ikinci anne rolündeydi sanki...
Sibel’in gittiği okulda sık sık kermes düzenleniyordu. Okulundaki
bu tarz organizasyonlara da daha çok ablası destek verirdi. Sibel’i de, bir
şeyleri organize etmeyi çok severdi Zümra. Ve bu kermeste de kardeşi için
döktürmüştü. Her sınıf stant açarak satış yapıp, savaş mağdurlarına katkı
sağlayacaklardı. Her şey çok güzel görünüyordu. Dolmalar, sarmalar, börekler...
Tüm veliler ellerinden geleni yapmış, lezzetli yiyecekler stantta yerini almış,
alıcılarını bekliyordu.
İkinci dersin başsında satışlar başladı, siftahlar yapıldı.
Öyle bir şenlik havası vardı ki okulda... Öğrenciler bir yerden lezzetli
yiyecekleri satın alıyorlar, bir yandan da satış yapıyorlardı. “Gel abla
geeeelll, en güzel kekler bu stantta...”
diyenler... “Biz sizden daha çok satış yaptık...” diye birbirleriyle atışanlar...
Hiç satışla uğraşmayıp aldıklarıyla midesi bayram edenler...
Bu kermeste Sibel de satış ekibindeydi. Satışlar yoğundu ve
zaman ilerledikçe hem taleplere yetişemiyor hem de masadaki ürünler ve tabakları
azalıyordu. Bu da hem velilerden hem öğrencilerden tepki görebiliyordu. Tabak
ve peçete kalmadığı için insanlar ürün almaktan vazgeçiyorlardı. Masanın
başındaki birkaç veli;
“Tabaklarınız olsaydı alırdık, peçete bile koymamışsınız.”,
“E hadi ama bizi çok beklettin.” ,
“Bari gidip başka stanttan alalım.” diye söyleniyorlardı.
Sibel çözüm üretememenin verdiği çaresizlikle sinirleniyor,
morali bozuluyor, bir yandan da; "Yani anlamıyorum ki, ellerinde de
yiyebilirler. Zaten ucuza veriyoruz. Hem amaçları yardım değil mi?" diye
düşünüyordu. Bu düşünceler de mimiklerine ister istemez yansıyordu.
Ablası sabah ikramlıkları okula bırakmış ve birkaç saat sonra hazırlanıp alışveriş
yapmaya, kermese bir de bu yönden katkı sağlamaya gelmişti. Ama ne görsün?
Sibel’in hali hal değildi. Gergin, panik ve sinirli görünüyordu. Durumu
anlayınca hemen köşeye geçip, elindeki karton bardakları yırtarak tabak yapmaya,
küçük kurabiyeleri bardakta satılmak üzere gruplamaya başladı...
Sibel de gerginlik, ablasında ise rahatlık vardı. Bunun tek
sebebi aralarındaki yaş farkı değildi. Ablası bugüne kadar çok sorumluluk
almış, türlü türlü problem çözmüş, nice zorlukla mücadele etmişti. Sibel ise hayatı boyunca pek çözüm üretmek
zorunda kalmamıştı. İlişki kurduğu kişilerin ihtiyacını karşılamak ile ilgili
bir düşüncesi olmamıştı. Tam tersine hep birileri tarafından onun ihtiyaçları
karşılanmıştı. Evin içinde eli sıcak sudan soğuk suya değdirilmeden büyütülen
bir çocuktu. Bu da onun, çözüm becerisini düşürmüş ve dış dünya beklentisini
yükseltmişti. Çünkü neredeyse tüm problemleri başkaları tarafından çözülüyordu.
Dolayısıyla birilerinin ondan bir şeyler
istiyor olması ve onun çözüm üretemiyor olması, onu panik, gergin ve sinirli
yapıyordu...
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki;
Her insan çocukları için iyi ve rahat bir hayat ister. İyi
niyetle çıkılan bu yolculuk bazen istenilmeyen sonuçlara neden olabiliyor.
Onları güçsüz, gergin ve panik görmek hoşumuza gitmiyor... Gerçekten bir
çocuğun rahat etmesini istiyorsak onların problemlerini onlara vermeliyiz.
Çünkü insanı rahat ettiren şey o konuda çözüm marifetinin gelişmesidir. Fakat çoğu
zaman “Aman sen dur, biz hallederiz.” diyerek karşıdaki insanın problemlerini
ondan alıyoruz.
Oysa insanın kendini geliştirebilmesi için
- Problem çözmesi...
- Bir şeyler için emek sarf etmesi...
- Kendi rolünün hakkını vermesi...
- Doğru bir beklenti içerisinde olması...
- Önce kendisinin sonra başkalarının sorumluluklarını alması gerekiyor...
Çünkü insan problemlerine çözüm üretirken kendini geliştiriyor.
Çözüm becerisi arttıkça, gerginlikten, şikayetten uzak bir iletişim içinde
oluyor. Bu da kişinin iletişim ve yaşam kalitesini artırmaya başlıyor...
***
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.
Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.
***
"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri,
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi.
Aynadaki kişi!
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!"
Yahya Hamurcu
***
Çoğu evde böyle bir çocuk var. Beklentiyi doğru yere yerleştirebilen nesiller yetiştirebilmek dileğiyle inşallah. 🤲 Kaleminize sağlık...🌻
YanıtlaSilHer şeyi hazır bekleyen , rahatını bozmak istemeyen kişiliklerin çoğaldığı bir toplum olduk maalesef . Tamamen bedelsiz. Her şeyi karşıdan bekleyince suçlayacak birileri mutlaka olur. Kişi kendi bedelini ödemeli ki güçlü bir birey olsun .
YanıtlaSilGüzel bir yazı olmuş elinize sağlık.
Bu yazıdan sonra kendimi çok dış dünya beklentisi yüksek hissettim teşekkür ederiz :)
YanıtlaSilElinize sağlık çok önemli bir konu
YanıtlaSilNe kıymetli bilgiler
YanıtlaSilSürekli kıyamadıklarımızın problemlerini çözmek, onları marifetsizleştiriyor… geri dönüş zor olacak galiba
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı
YanıtlaSilBana eski halimi hatırlattı 🤗
YanıtlaSilİnsanın kendi rolünün hakkını vermesi... Ne kadar önemli değil mi? Hayatımızdaki rolleri sorumlulukları düşündüren bir yazı olmus, keyifle okudum;)
YanıtlaSilÇözüm becerisi ve gerginlik ilişkisini hiç böyle düşünmemiştim çok güzel olmuş
YanıtlaSilİnsan problemlerinin sorumluluğunun alınca çözüm becerisi artıyor ve şikayeti azalıyor... Ne güzel bir strateji... Ellerinize sağlık
YanıtlaSilRahat etsin derken aslında nasılda rahatsızlık veriyoruz sevdiklerimize... deneyimsel öğreti eğitimlerinde beklenti yönetimini öğrendikten sonra hayatımda o kadar çok şey dengeye geldi ki... emeği gen herkese teşekkürler...
YanıtlaSilŞahit olduğumuz oykuler.. Ne güzel dile getirmissiniz
YanıtlaSil"Oysa her gelen problem asansör gibiydi bu hayatta, önemli olan doğru zamanda doğru tuşa basmasını bilmektir. " Elinize emeğinize sağlık..
YanıtlaSilBeklentiyle ilgili çok farklı bir bakış açısı olmuş
YanıtlaSil“Çünkü insan problemlerine çözüm üretirken kendini geliştiriyor. “
YanıtlaSilDoğru ya :) problem kiminse o çözsün :)
YanıtlaSilProblemi ceza sandık ama meğer şifaymış…
YanıtlaSil