Armudun Sapı Üzümün Çöpü

 Armudun Sapı Üzümün Çöpü

Kışın yapraklarını döken ağaçlar, baharla birlikte rengarenk elbiselerini giyerek uzunca bir aradan sonra yeniden sahneye çıkmışlardı.

İşte böyle bir zamanda Hayati amca emekli olmuş ve eşi Ayten teyze ile birlikte soluğu köylerinde almıştı. Kendilerine yetecek kadar bahçeleri vardı. Karınca kararınca ekip biçip, geri kalan hayatlarını orada geçirmeye karar vermişlerdi.

Bahar mevsimi demek, aynı zamanda onlar için ürünleri ekim zamanı demekti. İstedikleri gibi bir bahçe elde edebilmek için de harıl harıl çalışmaya başlamışlardı karı koca.

Tam da bugün 46 yıl olmuştu, Hayati amca ve eşi Ayten teyze evleneli.

Ah ah! Ne de çabuk geçti yıllar” diye geçirmişti içinden Ayten teyze.

O zamandan bu zamana hayatlarında çok şey değişmişti. Hayati amcayla evliliklerinden 3 çocukları olmuş, onlar büyümüş, evlenmiş, torunları olmuştu.  Yaşadıkları ev, düşünceleri, görüntüleri çoğu şey değişmişti. Çoğu şey değişmişti değişmesine ama onlar için değişmeyen bir şey vardı. O da Ayten teyze ile Hayati amcanın didişmeleri... Konular değişse de tartışmaları bitmemişti...

  • Senin kızın...
  • Benim oğlum...
  • Varsa yoksa kardeşin...
  • Senin sülalen...
  • Niye doktorun dediğini yapmıyorsun...
  • Neden bu yemeği yaptın...
  • Bana herkesin önünde neden bunu söyledin...

Bu liste uzayıp gidebilirdi... Şişirip şişirip elinden bıraktığında nereye gideceği belli olmayan balon misali, ağızdan çıkınca nereye çarpacağı belli olmayan sözlerle doluydu geçmişleri...

Yeşilçam filmindeki gibi turşu suyundan problemler, ilişkiyi oldukça yıpratmıştı. Her ikisinin de yaşadıkları problemler için kendilerince bir çözümü vardı.

  • Bir şeyi, 40 defa söylemek...
  • Tartışmak...
  • Küsmek...
  • Laf sokmak...
  • Kırıp dökmek...
  • Kendi bildiğini okumak...
  • Kapıyı çarpıp çıkmak...
  • Aynı evde ayrı dünyaları yaşamak...

Bunlar o anda yaraya pansumanmış gibi görünse de problemi kalıcı olarak çözmüyordu. O anı kurtarıp sonraki kavganın zeminini oluşturuyordu. Ve anlık çözümlerle böyle böyle tam 46 yıl geçmişti.

Peki çözüm neydi?

Bunun için başladığımız yere geri dönüp, bildiğimizi düşündüğümüz ama derinlemesine düşünmediğimiz kavramların üzerinde düşünmeye ihtiyacımız var.

“Evlilik nedir?” diye sorduğumuzda Ayten teyzenin cevabı hazırdı,  Ah ah! Harcanan bir ömür, çekilen bir çile...”. Hayati amcaya sorsak da duyacağımız cevap çok farklı değildi...

Peki evlilik; gerçekten insanı yıpratan, yoran, sıkıntıya sokan, insanın ömründen götüren uzun ve yorucu bir iş olabilir miydi?

Gerçeği bu kadar zor muydu?

Yoksa insana bu zorluğu yaşatan zıt istekleri miydi?

“Biz evlenmeye karar verdik.” demek, aile olmak için yeterli miydi?

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; 
Karar vermiş olmak için istediğimiz şeyin bedelini ödemeye razı olduğumuz gibi, aynı zamanda zıddındaki isteklerimizden de vazgeçebilmemiz gerekir.

Kararı ile ilgili insanları zorlayan, iç çatışmaya sebep olan şey; kişinin zıt istekleridir.

  • Bir öğrencinin tıp fakültesini kazanmak istemesine rağmen ders çalışmak istememesi gibi...
  • İş yerinde müdür olmak isteyip, ama “Sorumluluğum olmasın.” diyen bir çalışan gibi...
  • “Eşimi seviyorum ama ailesiyle görüşmek istemiyorum.”  diyen bir kadın ...
  • Veya evlenmeye karar veren ama bekarlıktaki alışkanlıklarına tam gaz devam etmek isteyen bir genç gibi...

İstediğimiz şeylerin, elbette istemediğimiz kısımları da olacak...

  • Çocuğumuz olduysa uykusuz gecelerimiz de olacak...
  • Yaptığımız işte başarılı olmamız için o işin sevmediğimiz kısımlarına da katlanmamız gerekecek...
  • O kadın veya o adamın hoşlandığımız özelliklerini yaşayabilmesi için, çok da hoşlanmadığımız  yanlarına sabretmek durumunda kalacağız...

Yani kararımızda net olup mutlu ve başarılı olabilmek için hayat mutlaka bizden bazı bedeller isteyecek...

Bir ağacın karşılaştığı rüzgârlara dayanabilmesi; köklerinin toprağa ne kadar sağlam tutunduğuyla ilgilidir. Yediği her rüzgârda daha sağlam tutunur, her zorlanması aslında şifası olur...

Tıpkı bunun gibi sağlam bir yuva kurup, sıkı bağları olan bir aile olabilmek için de doğru bedelleri ödemeye ihtiyaç var.

Peki neydi o bedeller?

  • Emekti... Zamanından, ilginden, sabrından vermekti...
  • Bazen, söyleyeceklerini karşıdaki kişinin kabı dolu olduğu için söylememekti.
  • Bazen, güçlü olmana rağmen o gücü kullanmamaktı.
  • Hiç istemediğin halde karşındaki için tebessüm edebilmekti.
  • Bazen merhametinin, bazen sınırının, bazen gazap becerinin, bazen ‘evet’lerinin, bazen de ‘hayır’larının olmasıydı.
  • Karşıdaki kişinin, gerçek ihtiyacını algılayıp aktarabilmekti.  

Dolayısıyla iyi ilişkiler kurmak için armudun sapının, üzümün çöpünün olduğunu bilmek ve bunu bilerek ilişkiye başlamak gerekir. Aslında toplamda rahat etmenin yolu; insanın egosuna zıt gelen o bedellerle bilinçli olarak rahatını bozmasından geçer.

Doğru yerde rahatımızı bozabilmek dileğiyle...

***

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

 İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir""İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

***

"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri,

En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi.

Aynadaki kişi!

Tek başına neler yapabileceğini keşfet!"

Yahya Hamurcu

***





Yorumlar

  1. Doğru yerde rahatımızı bozabilmek dileğiyle...

    YanıtlaSil
  2. Seçerken çok iyi düşünmek gerekiyor

    YanıtlaSil
  3. Çok faydalı bir yazı olmuş

    YanıtlaSil
  4. Armutu sapıyla, üzümü çöpüyle kabul edince aslında ne kadar kolaylaşıyor işler... Teşekkürler 🍂

    YanıtlaSil
  5. Ne kadar kıymetli bir hatırlatma, insan seçtiği her secenekte dezavantajlari da seçiyor aslinda

    YanıtlaSil
  6. Bir şeylere dalarken hayat akıp geçiyor. Herkes yapması gerekeni unutuyor . Görevler sorumluluklar derken karışıyor . Bedellerr nasıl olmalı güzel bir yazı

    YanıtlaSil
  7. İnsan istekleri ile kararlarını karıştırınca sonra karşısına çıkan zorluklarda bedel ödemekten kaçıyor...

    YanıtlaSil
  8. Ne kadar güzel bir başlık, ufacık sebeplerle ilişkilerimizde neler yaşıyoruz. Oysa aynı hedefte amacımız olmazsa ve uyumlanmazsak bu hayatta problem çözme marifetlerimiz de elimizden akıp gidiyor. ellerinize sağlık.

    YanıtlaSil
  9. Cok güzel anlatmışsınız gerçekten... Hem gerçekleri anlatmis hem strateji vermişsiniz...

    YanıtlaSil
  10. Yine hoş akıcı ve oldukça bilgi ışığında bir metindi.. Emeğinize yüreğinize sağlık. Kaleminiz tükenmesin, siz yazmaya devam edin. Teşekkürler

    YanıtlaSil
  11. Bedel ödemek gerçeği,
    hayatımızda ki her noktada karşımızda
    Tercihlerimizi bizi hakikate ulaştıracak unsurlara kanalize edip huzur ve mutluluğun kapılarını açabilmek ... Belkide kendini bulma yolculuğumuz bu deneyimlerden elde ettiğimiz öğretilerle hedefine ulaşacak

    YanıtlaSil
  12. Hayatından çok içinden sorunlar…
    İnsan 40 yıl boyunca bu sorunlara çekmeye niye gönüllü olur ki? Cevaplar o kadar da açıkken….
    Kaleminize sağlık, hayatın her alanında nasıl hareket etmemiz gerektiği kısa kısa tek yazıda özetlenmiş…

    YanıtlaSil
  13. Doğru seçimler yapmak ümidiyle…

    YanıtlaSil
  14. Ne kadar samimi anlatılmış

    YanıtlaSil
  15. Doğru yere takıl…

    YanıtlaSil
  16. Çok kıymetli bilgiler

    YanıtlaSil
  17. Gerçeğe göre seçim ne kadar önemli egoya göre olduğunda sonuç da sahte oluyor…

    YanıtlaSil
  18. Her seçim bedelle geliyor

    YanıtlaSil
  19. Yaşadığımiz hayatta her şey emek verilerek elde ediliyor. Dolayısıyla bunun farkına varmalı ve bu farkındalıklara göre kararlar almalıyız. Bu en etkili sonucu verecektir.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar