Yüklerinden Kurtulmak

Yüklerinden Kurtulmak

Güneşin yavaş yavaş şehri terk ettiği, yerini yağmurun habercisi bulutlara bıraktığı bir Eylül akşamıydı. Kapıyı uzun uzun çalmasına rağmen açan olmamıştı. Birkaç dakikalık sabırsız bekleyişin ardından çantasından anahtarı çıkarıp telaşla girdi içeri. 

Annesi belli ki yine bir koşturmaca içerisindeydi. Tüm pencereler açılmış, rüzgârlı sonbahar havası evi epeyce soğutmuştu. Anlamaya çalışarak etrafa göz gezdirdi. Halılar kalkmış, dolaplar boşaltılmış, atılacaklar, verilecekler, yeniden düzenlenecekler derken evin dört bir yanını koliler, hurçlar kaplamıştı. 

“Anneee!” diye seslendi Ayşe. “Hayırdır, nereye yolculuk, taşınıyor musun?” Dedi sırıtarak. 

“Aman sen de! Gel de şunların ucundan bir tut bakayım hele!” Diyerek söylendi annesi. “Evde onca kullanılmayan giysi, eşya var. Bir sürü ıvır zıvır dolmuş yine… Biriktikçe içim şişiyor vallahi. Toplaması ayrı zor, temizlemesi ayrı zor. Sen bilmezsin tabi, aah ah zamane gençliği, bahar temizliği derler buna. Yüklerinden, kirlerinden arınır insan bu vesileyle…

Ayşe bu sahneyle ilk kez karşılaşıyormuş gibi “Hmmm doğru söylüyorsun anneciğim, ne de güzel akıl etmişsin” dedi. Oysa annesinin huyuydu bu zaten. Bahar temizliği olurdu yaz temizliği, o biter kış temizliği başlardı, onu da halletti mi yeni sezon ver elini Eylül’de sonbahar temizliği… Yıllardır bu döngü hiç bozulmadan sürer giderdi… 

Bu yıl farklı olan ise Ayşe’nin hissettikleriydi… Yaz boyu iş yerinde yöneticisiyle problem yaşamış, ne yapsa adama yaranamamıştı. Gece gündüz çalışmasına rağmen bir türlü ilerleyemediği projeler, bitiremediği işler aralarındaki gerginliği iyice arttırmıştı. “Sanki önümde görünmez bir duvar var aşamadığım” diye düşünüyordu. 

Özel hayatında da durum benzerdi. Eşiyle ilişkisini toparlamaya çalıştıkça hep bir yerden pürüz çıkıyor, ufak detaylar sürekli tartışma vesilesi oluyordu. Çocuğuna sorumluluk vermek için türlü türlü yöntemler deniyor, ama yok çocuk giderek daha da arsızlaşıyordu. 

Ne kayda değer bir başarı elde edebiliyordu hayatta, ne kazandığı paranın hayrını görebiliyordu, ne de yaşadığı ilişkiden tat alıyordu. Sosyal çevresi de olmasına rağmen, ne yapsa olmuyor, yine de hayatı adeta havası kaçmış sönük bir balon gibi cansız, verimsiz, bereketsiz akıp gidiyordu. 

Bu kadar ilerlemeye çalışırken, iyi olmak için çabalarken sanki beline bağlı bir lastiğin tüm gücüyle Ayşe’yi geriye çektiğini, gitmek istediği yolda hızını kestiğini hissediyordu. Bir süredir “Acaba nerede yanlış yapıyorum, neyi eksik yapıyorum?” diye düşünüp duruyordu. 

Ve o gün, rutin anne ziyaretinde, aslında yıllardır karşılaştığı benzer bir sahneye tanıklık ederken, birden aklına daha önce gelmeyen bir soru düştü. 

“Ya sorun eksik yaptıklarımda değil de, yapmamam gerekirken yaptıklarımdaysa?”

“Ya problemin çözümü ileriye gitmek için hızlanmaya çalışmak yerine, geriye düşürenlerden kurtulmaktaysa?

İlk kez annesinin temizlik sevdası büyük bir anlam kazanmıştı Ayşe’nin gözünde. “Belki de benim ihtiyacım olan da hayatımda bir bahar temizliği yapmak, beni aşağı çeken, hedeflerime giden yolda  hızımı yavaşlatan yüklerimden kurtulmaktır!” diye düşündü. Ve ilk kez aylardır zihninde dönüp dolaşan soruların cevaplanmaya başladığını hissetti… 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki;

 “Fayda vermeyen her şey zarar verir.”

Hedefe taşımayan her türlü tüketim, davranış, tepki, insanı geriye düşürür. Sokak aralarında arabaları yavaşlatmak için kullanılan tümsekler misali insanın hızını keser, gelişimine, ilerleyişine pürüz olur. 

O zaman, öyle zamanlar vardır ki, insan ne kadar çabalasa da ilerleyemediğini hissettiğinde çözüm açılmayan kapıları zorlamaktan çok yüklerden kurtulmak yani sadeleşmektir… 

Peki insan nasıl sadeleşir? 

Tıpkı Ayşe’nin annesi gibi, öncelikle somutta nelerden kurtulması gerektiğine bakarak başlamalıdır…

  • Uzun süredir kullanılmayan eşyalar, kıyafetler… 
  • Mutfakta elbet bir gün lazım olur diye bekleyen yıllanmış tabak çanaklar…
  • Sağlığı bozan türlü türlü yemeler içmeler…
  • Hiç okunmayan ve okunmayacağı besbelli olan kapağı tozlanmış kitaplar

Her biri insana bir yüktür… 

Harekete geçmek isteyene, hedefe varmak isteyene ayrı ayrı pürüzdür…

Daha da önemlisi ise soyuttaki sadeleşmedir…

  • İnsana zarar veren her türlü alışkanlıklar…
  • Zamanı israf etmeye, oyalanmaya sebep olan dirençler… 
  • Geri düşüren, gazı kaçıran, geminin her daim su almasına neden olan gerçek dışı inançlar… 
  • Hedefe giden yolda yapılması gerekenlere zıt olan istekler… 
  • İlişkilerin dengesini bozan, güç kaybettiren tepkisellikler… 

 Bereketin düşmanı ah o ağızdan çıkanlar… Kimi zaman övünürken… Kimi zaman henüz olmamış işleri dillendirirken… Hele ki zorluklar, olumsuz sonuçlar karşısında şikayetler edilirken… 

Bir kurtulabilse insan, o zaman zincirlerini kırar gibi, engellerini aşar gibi hızlandığını görür… 

Yeşertemediği kuru dallarının patır patır meyve verdiğine şahit olur… 

Tartışmalar uzlaşmalara dönüşür, kopmaya hazır zayıf bağlar kuvvetlenir… 

İnsan aynı bedende, aynı evde, aynı işte, aynı çevrede, aynı ilişkide bambaşka hallerini, hiç tanıklık etmediği potansiyelini keşfeder… 

O zaman…

Hazır kış yüzünü gösterip, ilk bahara doğru dönerken insan kendine bir güzellik yapmalı… 

Nasıl ki sararıp solan, dökülen yapraklar aslında bir arınmadır, temizlenmedir doğada… 

Nasıl ki her son bir sonraki başlangıcın işaretidir… 

Nasıl ki her vazgeçiş, yeni bir kararın mayasıdır… 

İnsan da bu mevsimi fırsata çevirmeli, hayatında belki de ilk kez dip köşe bahar temizliğine girişmelidir… 

Somuttan başlayarak gücünün yettiği kadarıyla…

Çünkü her sadeleşme, her toparlanma somuttan soyuta...

Yüklerinden kurtulanlardan ve hedefe giden yolda dönüşenlerden olabilmek dileğiyle…

 Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

 İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir""İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

***

"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri,

En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi.

Aynadaki kişi!

Tek başına neler yapabileceğini keşfet!"

Yahya Hamurcu

***



 


Yorumlar

  1. Bir gün işe yarar diye kenarda tuttuğum her şey bana yükmüş… Elinize sağlık

    YanıtlaSil
  2. Elinize sağlık 🌿 güzel bir yazı

    YanıtlaSil
  3. Başlıyoruz:) gücümüzün yettiği yerden, çoraplardan olabilir..ellerinize sağlık

    YanıtlaSil
  4. Sadelesmek bize iyi gelecek, kaleminize saglik

    YanıtlaSil
  5. Yüklerinden kurtulanlardan ve hedefe giden yolda dönüşenlerden olabilmek... Ne güzel bir dilek...

    YanıtlaSil
  6. Çok pratik öneriler..Anında hayata geçirmelik..Elinize sağlık

    YanıtlaSil
  7. Ne kadar güzel '' havası kaçmış sönük bir balon gibi'' İnsanın hedefi olmazsa aynı böyle oluyor değil mi? Kaleminize Sağlık..

    YanıtlaSil
  8. Bizi geriye düşüren yüklerimizden kurtulabilmek dileğiyle...🪷 kaleminize sağlık 👏

    YanıtlaSil
  9. Ne güzel hatırlattınız. Emeklerinize sağlık:)

    YanıtlaSil
  10. Zorlandığımız noktada nereye bakmamız, ne yapmamız ve ne yapmamamız gerektiğiyle ilgili çok aydınlatıcı bir yazı olmuş emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  11. Kaleminize sağlık🌸 Sadeleştikçe hafifleyenlerden olmak dileğiyle...

    YanıtlaSil
  12. Söylenen her detayı tek tek düşünüp kendi hayatına uyarlayan insanı ne kadar hafifletir kim bilir? Hayatımıza geçirebilmek dileğiyle...

    Bilinç açan bu yazı için teşekkürler 🌼

    YanıtlaSil
  13. Bu yazıdan sonra yavaştan yüklerimden kurtulmaya karar verdim 👍

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar