Hayat Okulu

 

 Hayat Okulu

Anne babasının yoğun bir iş temposu olduğu için anneanne ve dedesinin yanında büyüyordu Şifa. Okuldan oraya geliyor akşam yemeğinden sonra evlerine geçiyorlardı. Yazları ise annesi onu sabahtan bırakıyor, bazı geceler orada kalıyordu. Bu yıl ilkokul üçüncü sınıfı bitirmiş, dördüncü sınıfa geçecekti. Evde yalnız kalabilir gibi görünse de annesinin içi böyle rahat ediyordu.

Mahallenin sevilen sakinlerindendi anneanne ve dedesi. Gelen gidenleri eksik olmazdı. Anneannesi Leyla Hanım çok ikramlı bir kadındı. Güne erkenden başlar, önce çiçekleri sular sonra mutfağa girer, günün büyük bölümünü orada geçirirdi. Şifa ile de mutfağa girerlerdi, bulaşıkları Şifa yıkar, her  işin ucundan tutarlardı.

O sabah Şifa geldiğinde ev mis gibi kokuyordu. “Anneanne ne güzel kokuyor. Ne pişirdin yoksa hiç uyumadın mı?” diyerek içeri koştu. Kahvaltı sofrası hazırdı ve Şifa'nın en sevdikleri vardı. Patates kızartması, ballı krep, sucuklu yumurta...

“Bu sabah kahvaltıda misafirimiz var kızım, Dilek teyzenler gelecek Sema ablanla. Hadi sen de yardım et sofrayı hazırlayalım.”

Şifa hemen mutfağa gitti, tabakları, çatalları getirdi. Kırmızı üzeri beyaz çiçekli peçeteleri özenle sofraya yerleştirdi. Ananesinin hazırladığı şeyleri dikkatle içeriye taşıdı. Tam “Sofra hazııııır...” demesiyle zilin çalması bir oldu.

Dilek hanım üst kat komşularıydı ve babası bir süredir hastanede yatıyordu. Kardeşleriyle dönüşümlü olarak ona refakat ediyorlardı. Ananesi de ona bir değişiklik olsun, morali düzelsin diye kahvaltıya çağırmıştı komşusunu.

“Bütün gece gözümüze uyku girmedi Leylacığım. Babam doğru dürüst hiç uyumadı, ağrıları vardı. Ne iyi ettin kahvaltıya çağırmakla... Babam bir süre daha hastane kalacakmış, ben de refakate devam. Bir şeyler yiyip, biraz dinlenip yeniden hastaneye gideceğim. Siz komşularım olmasa bugünler nasıl geçerdi, hiç bilemiyorum. İyi ki varsınız...”

“Bu günlerde birbirimize destek olmayacaksak ne zaman olacağız Dilekciğim. Dur kahvaltımız bitsin ben sana bir de yorgunluk kahvesi yapayım.”

Sohbet ilerlemiş kahveler içilmişti. Şifanın gözü yolda, dedesini bekliyordu.

Dedesi Rasim Bey de yumuşak huylu ve hoş sohbet bir adamdı. Komşular rahat etsin diye o gün evden kahvaltılık bir şeyler alıp muhtarın yanına gitmişti. Gün içerisinde mutlaka dışarı çıkar, pazar market evin ne ihtiyacı varsa alır gelirdi dedesi. Şifa da onun gelmesini iple çekerdi. Hem ona sevdiği şeyler getirir hem de her gün ona bir şeyler anlatırdı. Bazen bitkilerle ilgili, bazen hayvanlarla ilgili, bazen gökyüzüyle ilgili, bazen de evdeki halledilmesi gereken işlerle ilgili... Neredeyse her gün ona anlatacağı o güne özel bir hikayesi olurdu dedesinin.

Misafirler gitmiş, mutfak toplanmış ve yine kapı çalmıştı. Bu kez gelen dedesiydi, sonunda gelmişti. Sabah çıkarken; “Gelince sana rüzgarları anlatacağım, çok şaşıracaksın.” demişti. O gelene kadar Şifa’nın aklında bir sürü soru oluşmuştu.

  •   Rüzgarlar nasıl oluşur?
  •  Olmasalardı ne olurdu?
  •  Bulutları nasıl taşırlar?
  •  Yağmurlarla nasıl bir ilişkileri var?

Aklında soruları, elinde koca bir karpuz tabağıyla dedesini bekliyordu. Bu ev çok ama çok keyifliydi onun için...

Yaşı küçük olmasına rağmen Şifa hem mutfakla, hem komşulukla, hem ilişkilerle yani hayatla ilgili çok şey öğreniyordu o evde. Anne babasının yoğun  çalışması bir yerde de çok işe yarıyordu aslında...

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki;

Deneyim insanın öğrenmesini, dününden iyi olmasını sağlar. Çünkü insanın ilk anından son anına kadar öğrenmeye ihtiyacı vardır. İnsan bu deneyimi yaşayarak elde etmek yerine, kendinden daha önce yola çıkanlardan onlarla ilişki kurarak yaptığında bu hem çok faydalı hem çok keyifli olacaktır.

Çocukluk insanın dünyayı gerçeğe en yakın algıladığı zamanlarıdır. Hayretin, merakın, soruların havada uçuştuğu bir dönemdir. O nedenle hayatta ne kadar aktif rol alırsa, o kadar hayata hazır hale gelir.

Ancak çocuklar hayatın içine girmeyip, büyükleriyle ilişki kurmadan ekran karşısına hapsoldukça;

  • Bir çiçeğin yetişmesinde...
  • Gidilen bir hasta ziyaretinde...
  •  Yapılan bir alışverişte...
  •  Eve gelen bir ustayla yapılan pazarlıkta...
  • Komşularla yaşanan bir sürtüşmede...
  •  Kurulan bir ilişkide...

Öğrenilmesi gereken şeylerden mahrum kalmaya başlarlar. Bu da yaşama dahil olduklarında onların daha çok zorlanmasına ve patinaj çekmesine sebep olacaktır.

Hayatın içine dahil olmak, yaşamdan deneyim almak insanın gelişmesinde çok büyük bir etkendir. Bu nedenle çocuklar ekranların karşısından uzak durup, gerçek ilişkilerde aktif oldukça yetişip hayata hazır hale gelebilir.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur. 

 İnsanın daha mutlu, daha başarılı, daha iyi ilişkilerinin olması için yöntemler sunar.

"Kim Kimdir""İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.

Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.

***

"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri,

En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi.

Aynadaki kişi!

Tek başına neler yapabileceğini keşfet!"

Yahya Hamurcu



***

 

 

 

 

Yorumlar

  1. Hayatın içinden yetiştirilen çocuk, dala tutunmaya çalışan meyve gibi… 🍎

    YanıtlaSil
  2. Çocuksu bir merakla soru sorabilsek hayat bize ne güzel cevaplar verirdi :)

    YanıtlaSil
  3. Hayatın içinde deneyim çıkarabilmek çok büyük bir konfor. Daha önce deneyim çıkarmış kişilerden öğrenmek daha büyük konfor. Unutmaya başladığımız şeyleri hatırlatan bir yazı olmuş 👏Kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil
  4. Deneyim aslında daha önce o yoldan geçenlerin arkadan gelenlere o yolla ilgili aktardığı bilgiler gibi... Ne büyük nimet... Ama malesef biz o yoldan geçenlerle ilişkiden uzaklaştıkça bu nimetten de uzak kalıyoruz...

    YanıtlaSil
  5. Hayatı dolu dolu yaşarken öğrenen ne kadar cepleri dolu bir baslangic

    YanıtlaSil
  6. Gerçeklerin keyfi ve şifası ile yaşamak dileğiyle...🌺

    YanıtlaSil

  7. Çocukluk insanın dünyayı gerçeğe en yakın algıladığı zamanlarıdır.
    İnsan öğrenenilen bir canlı, yeterki merak etsin. Elinize, kaleminize sağlık. :))

    YanıtlaSil
  8. Hayatın içindeki gerçekliği uygulayan olmak ne büyük kazanç.

    YanıtlaSil
  9. İnsan gerçeğe göre çocuk yetiştirince o kadar da zor olmadığını anlıyor

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar