Duyarlılık Takısı
Duyarlılık Takısı
Gözünü açtığında paramparça olmuş
binaların tozları, barut kokusu, insanların çığlıkları her tarafı sarmıştı. Ne
kadardır baygın olduğunu anlayamadı ama çok olmamış olmalı ki göz gözü görmüyordu.
Kalkarken sol diz kapağının yaralandığını fark etti Meryem. Daha 8 yaşındaydı...
Babası şehit olmuş, annesi ve üç küçük kardeşiyle dört katlı bir apartmanın
ikinci katında yaşıyorlardı. Haftalardır her sabah sağ salim uyandıklarına
şükrettikleri evleri yerle bir olmuş, ailesi de yanında değildi. Hem onlara
seslenmeye, hem sağa sola koşturmaya, hem de ağlamamaya çalışıyordu.
Hatırladığı en son karede annesi
ve kardeşleriyle bir odanın içerisindeydi. Yorganların altında birbirlerini
ısıtmaya çalışıyorlardı. “Onlar da buralarda olmalılar, ne kadar uzağa gitmiş
olabilirler ki...” dedi içinden.
Dönüp kendisinin çıktığı yere
baktı, onlar da buralarda olmalıydı. Oradaki molozları, gücü yettiğince
tuğlaları çıkarmaya çalıştı. Belki oradan biri daha çıkardı. Ama bu tıpkı
iğneyle kuyu kazmak gibiydi... Olsun... Zor diye vazgeçemezdi. Babası hep bunu
öğretmişti Meryem’e...
Canı yanıyor, kalbi acıyordu...
Karnı da açtı... Açlık eskisi kadar zorlamıyordu onu, nasıl baş edeceğini az da
olsa öğrenmişti. Ama ya onları bulamazsa... Kimsesizlikle nasıl baş edeceğini
bilmiyordu...
Dudakları büzülüyor, çenesi titriyor,
ama ağlayamıyordu…
Kime ağlayacaktı ki... Gözünün
görebildiği neredeyse herkes kendisiyle aynı durumdaydı... Çocuğunu arayan,
eşini arayan, yaşlı babasını arayan... Herkes dertliydi... Meryem gibi ailesini
arayan, yaşlı gözlerle yıkık evine, yıkılan hayallerine bakan başkaları da
vardı.
“Acaba bir yerlerde benim derdime düşmüş kimse var mıdır?” diye düşündü... Ve artık göz yaşlarını tutamadı...
Aslında öyle insanlar vardı...
O insanlar;
- Birilerinin derdini dert edinen...
- Zulüm karşısında duyarsız kalmayan...
- Masumun yanında, zalimin karşısında olduğunu gücü yettiğince belli eden...
- Çocuklar ölürken susulmayacağını bilen...
Birileri o denli rahatsızken,
kendi konforundan rahatsız olan insanlardı...
- Çünkü onlar azı küçümsemiyorlardı...
- Çünkü onlar; “Benim tepkimle ne değişir ki?” demiyorlardı...
- Çünkü onlar; “Yemediğim bir çikolata, içmediğim bir süt, kullanmadığım bir deterjanla mı bitecek bu zulüm?” diye düşünüp duyarsız davranmıyordu...
- Çünkü onlar basiti önemsiyorlardı...
Bir kelebeğin kanat çırpışı
dünyanın öbür ucunda rüzgârlara sebep
oluyorsa,
Bir geminin rotasındaki
milimetrik bir kayma, 10 saatlik seyirin sonunda kişiyi başka bir kıtaya
çıkarabiliyorsa,
Bir borudan sürekli akan o
minicik damla koca duvarı küflendirebiliyorsa,
O küçük tepkiler de bir şeyleri
değiştirebilirdi...
O insanlar;
Yaptığı bir bileklikle...
Söylediği bir şarkıyla...
-15 derece soğukta yaptığı
yürüyüşle...
Yazdığı bir yazıyla...
Almadığı ürünle...
Çektiği videoyla...
Ağzının kaçık tadıyla bir duruşu
olanlardı.
Çünkü ne olursa olsun her insanın
gücü yettiğince zulüm karşısında bir
duruşu olmalıydı...
Çünkü duyarlılık her canlıya yakışan bir takıydı...
***
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, geleceğimizi tasarlamaya yönelik stratejiler üreten bir bilgi topluluğudur.
"Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" Programları ile bu amaca katkı sağlar.
Deneyimsel Tasarım Öğretisinde anlatılan tüm bilgiler, gerçek bilgiler olup, tüm zamanlar, tüm konular ve tüm insanlar için geçerlidir.
***
"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri,
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi.
Aynadaki kişi!
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!"
Yahya Hamurcu
***
Birileri o denli rahatsızken, kendi konforundan rahatsız olan insandı en konforlu insan.. Ama insan bilemedi...
YanıtlaSilInsallah, Onlar gibi oluruz..
YanıtlaSilİhtiyacı olanı görüp bana ne dediğimiz her yerde aslında farkında bile olmadan kendimize zarar veriyoruz. Çünkü biliyoruz ki bu hayatta kim ne yaparsa ancak kendine yapar. Duyarlılık en çok da insana yakışan bir takı... kaleminize sağlık...
YanıtlaSilNe mutlu ki yaptığı en küçük şeyi bile küçük görmeyenlere…
YanıtlaSilO azların nelere sebep olabileceğini anlamak ve hayatını buna göre şekillendirmek, öyle büyük değişimlere sebep oluyor ki... Çok güzel bir yazı olmuş, ellerinize sağlık...😊
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş. Emeğinize sağlık...
YanıtlaSilÇünkü duyarlılık her canlıya yakışan bir takıydı...
Çok doğru 👏 çoku yapan azdır. Büyük kar kütlelerini ince ve sık yağan kar tanelerinin birleşmesi oluşturur seyrek ve iri kar taneleri değil. O yüzden küçük de olsa taraf belli etmek ve bunu sürekli hale getirmeye çalışmak da çok önemli
YanıtlaSilBir benden ne olurki değil.Bir benler bir olup,kocaman bir topluluk olur
YanıtlaSilİnsana yakışan, insan olmanın gereği ne güzel bir takı duyarlilik
YanıtlaSilBirileri o denli rahatsızken, kendi konforundan rahatsız olan insanlardı...
YanıtlaSilÇünkü duyarlılık her canlıya yakışan bir takıydı🥲
Çok güzel bir yazı olmuş. Bilincinize kaleminize sağlık...
Hakkın yanında zulümün karşısında olup duyarlılık takısını takanlardan olmak niyeti ve duasıyla
YanıtlaSilDuyarlılık öyle bir takı ki güzelliği kendi üzerine değil takan kişiye yansıtıyor. Duyarlı olan güzelleşiyor, değerleniyor.
YanıtlaSil💚
YanıtlaSilHala insan kalabilen, vicdanını kaybetmemiş insanlar duyarlılık takısı takabildiler...Ne de yakıştı onlara... Selam ve dua ile 🌹
YanıtlaSilBirilerinin derdini dert edinmek ne kadar önemli
YanıtlaSilNe mutlu yaptığı ufacık şeyi küçümsemeden yapmaya devam edenlere…
YanıtlaSil